Neden Sisifos ?
Sanırım ilk başta hikayeye kısa bir özet geçmem gerekiyor. Nedir bu Sisifos? Ya da kimdir? Neden ‘Modern’ dir? Bütün bunların bir anlamı var mıdır?
Elbette, bir çok havalı ismin ve hikayenin geldiği yerden, Olimpos’tan başlamamız gerekiyor. Tanrılar Diyarı’ndaki, kudretli Zeusumuzun yine yerinde durmayıp, ırmak tanrısı Asopos’un kızını kaçırmasıyla başlar bütün serüven. O zamanlardan bu yana, hiçbir değişiklik olmadan gelen, buram buram ataerkilliği eleştirmeden bir kenara bırakıyorum ve hikayeye devam ediyorum. Kral olan Sisifosumuz -ya da Sisyphos-, Asopos’un kızının yerini bildiğini, sadece krallığının içinden bir ırmağın geçmesine karşılık bu bilgiyi vereceğini söyler ve herkes istediğini alır. Sevgili Zeus, ifşa olunca sinirlenir ve bu ihaneti karşılıksız bırakmaz. Bu ölümlüye, Thanatos’u, yani ölümün vücut bulmuş halini gönderir. Kral Sisifos, ölümü bir şekilde zincire vurur. Bunun üzerine Zeus, bu sefer savaş tanrısı Ares’i gönderir -nedense Zeus hep birilerini göndermekte ısrarcı-. Her neyse; bu sefer görev başarıyla sonuçlanır. Thanatos’u serbest bırakır Sisifos’u da, Yeraltı Dünyası’na Hades’in topraklarına atar. Kral Sisifos bir şekilde oradan da kaçmayı başarır ve ikinci kez ölümü erteler. Yaşlanana kadar, sessiz sedasız tanrılardan uzakta yaşar. Sisifos’un ölümlü zamanı dolunca, tanrıların tanrısı Zeus un karşısına çıkar ve bizim büyük tanrı affetmez tabii ve hemen cezasını verir. Yeraltı Dünyası’nda, dik bir dağın yanına getirilir ve önünde koca bir kaya vardır. Cezası, o kayayı dağın tepesine çıkarmaktır. Fakat her tepeye vardığında, o kayanın aşağıya yuvarlandığını görür. Ve bu lanet böyle sonsuza kadar devam edecektir.
Mitolojik hikayelerin birçok farklı versiyonu bulunuyor. O yüzden ben en sevdiğim versiyonunu aldım. Hatta Albert Camus’un Sisifos Söyleni adlı kitabı, bu hikayeden etkilenmiştir. “İnsan, anlamsızlığına ve tüm baskılarına karşın yaşamı yenmek zorundadır.” der Sevgili Albert. Sisifos’un yaptığı şeyin bu olduğunu anlatmaya çalışır aslında. Yapılanlar boşunadır ama başarı umudu için o kayayı itmek zorundadır. Ancak trajik varoluşunu kabullenirse başarıya, umuda göz kırpar ve bu saçma çabayı inadına devam ettirir. Tanrılarla dalga geçercesine bir başkaldırı diye geçer eleştirilerde.
Belki de neden Modern Sisifos olduğumuzu anlamışsınızdır. Okuduğumuz okullar, geçtiğimiz engeller, sevdiğimiz insanlar, inandığımız yollar hepsi birer kaya ittirmedir. Düşeceğini bile bile. Düşeceğimizi bile bile.
Evet, senelerdir melankolik kuytularda sabahlayıp ardından güneşin doğuşunu izleyen, her adımda yaptıklarımın saçmalığıyla acı çekip, yeterince ter atamadım deyip yürüyüş yapmaya giden, çoğu zaman karanlığı aydınlıktan ayırt edemeyen, varoluşumun trajedisini her gün kabul etmeye çalışan ben, sen, siz… Her şeye rağmen; yaşamı yenmeye çalışıyoruz. Aslına bakarsanız hepimiz birer Sisifosuz.
Saygılar Sayın Okur.