Biliyorum farklı bir zamandayız takip etmekte zorlandığımız ve yüzeyselliğinde boğulduğumuz. Modern çağ demem gerekiyor sanırım. Modernitesinde bir eksik göremem fakat ayrıntısız zımparalı yüzeyi derimizi epeyce tahriş ediyor gibi. Losyonlarımızı tazelediysek giriş yapıyorum.
Son 10 yılımda hiçbir yazıma konu almadığım bir konuyla ve absürt sevenlerin ilgisini çekebilecek bir yazarla karışınıza çıkmak istedim. Konumuz; aşkın dili yazarımız, Jim Morrison. Kertenkele Kral (Lizard King), şiirinde kendisine dediği gibi… The Doors grubunun solisti, söz yazarı efsanevi Jim Morrison. Uçuk, güzel iki maddeyi nasıl birbirine karıştırıp homojen yapabileceğimi bende merak ediyorum. Hadi direkt geçelim konuya Sevgili Okur.
Teknolojinin bize verdiği iletişim özgürlüğü muazzam ölçüdeydi ki hala öyle. Tabii iletişim özgürlüğü güçlendikçe, ikili ilişkiler de bu değişime ayak direyemedi ve ilkelliğini sıyırıp çıkardı kapı dışına. Her şeyin konforla konuşulabildiği rahat ilişkiler/iletişimler evrenine doğru kaydık. Her ‘şey’ den kastım konumuzla bağıntılı, pek tabii cinsellik olacaktır. Bu konudaki ergenlik süremizin bu kadar uzamasının sebebi; sürekli ülkemizdeki nüfus çeşitliliğinin değişmesi mi? Yoksa bu konuyu sağlıklı bireyler gibi özümseyemiyor oluşumuz mu bilemiyorum. Adeta çevremizdekiler, cinsellikten farklı bir şey konuşamaz, yazışamaz oldu ve aşk ilişkilerinin yolları seks zarlarıyla döşendi zamanla. Aslında bununla alakalı hiçbir sıkıntım olmadı. Benim ilgilendiğim tek kısım; bu durumun toplum-cinsellik algısının gelişimindeki, bir basamak olmaktan çıkıp, kıpırtısız olduğu yerde kalmasıdır. Şehvet dili aşkı tanımlayacaksa eğer, sevgi dili bu sürecin neresine sıkışıyor benim sorgum burada başlıyor. Sevgi olmadan aşkı taşıyabiliyor muyuz? Ya da karşımızdaki insana duyduğumuz sevgiyi iletmeyeceğiz de ne yapacağız? Diğer türlüsünü ne mental ne de fiziki durumumuz bir süre sonra karşılayamaz diye düşünüyorum.
Şiir.
Kitaplarda, aşkla ilgimi çeken tek tür, şiir kitapları oldu. ‘Şiir mi?!’ diyenler sextinglerine geri dönebilirler. Zira sevdiğiniz insana şiir okumak kadar derin, başka bir sevgi aracı bilmiyorum. Her saliseyi ciddiye almayı reddeden, değersizleştirme yarışı oynayan bir toplumdan, şiir gibi manevi yönü çok yüksek edebi ürünü kullanmalarını bekleyemem. Ancak hayal kurmak hala eğlenceli. En azından benim için… :’)
Bu ütopik düşünceleri bir kenara koyalım ve gerçekliği distopyayı andıran, aşktan ve aşık olduğu kadından bir türlü kopamamış O’na şiirler,şarkılar yazan ufuk açan,kafa patlatan bir adama yüzümüzü dönelim. Ürpertici ve kafa karıştıran ölümünün arkasında gizemler bırakan, kabul görmeyen-anlaşılmayan kesimini yansıtan, 5-6 yıllık kısa kariyerlerinde her albümleri Altın Plak almış, yeri gelmiş masum yeri gelmiş ahlaksız, toplumu şiddete sürükleyen bir grup ve bir grup üyesi olarak addedilmiş The Doors’u ve Jim Morrison’u bu güzelim konunun içine yerleştirmek istedim. Sadece şarkı yazarı olmaktan öte şiir kitapları olan melek yüzlü kralımız… Tanrılar ,Yeni Yaratıklar ve Amerikan Gecesi isimli çoğunluğu şiir kitabı(derlemesi) desem de siz tam olarak inanmayın ama okurken de küfür eder gibi ‘Neyin kafası bu?’ derseniz şunu bilmenizi isterim; o zamanlar popüler olan LSD kafasıyla yazılmış(çoğunluğu), kendisi kadar kitaplarının da anlaşılması zor, karanlık eser. Her ne kadar garip, aydınlığımıza gölge düşüren bir eser olarak baksakta, günümüzün aynılaştırılmış aşk tasvirlerinden uzaktır. Derindir, vurucudur. Zifiri karanlık bir aşka sahipseniz, Jim Morrison gibi zamanın ötesinde sanatçıların eserleri yol gösterici olabilir aşkınızın dili için. Yani demem o ki aşkınız eşsizdir, melankoliktir, romantik veya şiddetlidir. Bunun pek bir önemi yok. Milyonlarca eşsiz eserden birini kullanmak klavyelere tıkılıp kalmaktan milyon yıl daha yücedir.
1960’ların sonlarında Rock ve Blues karışımını ilk defa dünyaya duyuran bu grubun, solistinin eserlerini merak edenler olursa pek tabii tavsiyemdir. Sadece şiir değil, oyun ve düz yazılarını da bulabilirsiniz. Aman dikkat! Her şeyi sorgulamaya hazır olun Kral’ın topraklarına girmek üzeresiniz.
Saygılar Sayın Okur.
“ Amerikan Yakarışı
Yıldızların altındaki ılık ilerleyişin farkında mısın?
Var olduğumuzun farkında mısın?
Unuttun mu anahtarlarını Krallığın?
Gerçekten doğdun mu ve sağ mısın acaba?
.
.
.
Tünedik ve durduk can sıkıntısının ucunda
Ölüme doğru uzanıyoruz bir mum dibinde
Bir şey arıyoruz bizi çoktan bulmuş olan
Kendimize Krallıklar icat edebiliriz
Büyük mor tahtlar, şehvet iskemleleri
Ve aşk zorunluluk bizim için, pas kaplı döşeklerde.”